26 Ağustos 2013 Pazartesi

Calzones Was Here (celda 211)

bu yazı filmin içeriğiyle ilgili bilgi ve alıntılar içermektedir. ve kişisel görüşlerimden oluşup, imla hataları ile süslüdür.      

celda 211, hapishanede geçen yani içeriden dışarıya bakan bir film...      

juan oliver ve elena mutlu bir çifttir. aralarında güçlü bir bağ ve tutku vardır.  film içerisinde bunu daha iyi görebileceğiniz gibi aralarında geçen bir konuşmada bunu çok iyi ortaya koyuyor.      

juan - sen zeki ve güzel birisin
bense...    
elena - aptal ve çirkin biri          
juan - ilk önce mezbaha, şimdiyse hapishane                
bir mühendis olduğum söylenemez                
benden başka herkesle birlikte olabilirdin                
sana güzel şeyler alabilecek bir kocan olabilirdi        
elena - güzel şeyler istemiyorum, seni istiyorum...        

işe başlamadan önce çalışacağı yeri görmek için giden juan, gardiyanlarla birlikte hapishaneyi gezerken bir kaza sonucu yaralanınca gardiyanlar tarafından boş bir hücreye konulur. ve juan'ın yaralanmasına sebep olanın aslında bir kaza değil planlı bir ayaklanmanın başlangıcı olduğunun ortaya  çıkması üzerine juan'ı orada bırakıp kaçarlar. juan artık psikopat,cani,hapishaneden kaçanların oluşturduğu,  ve bir çoğu artık dışarı çıkma ümidi olmayan mahkumlar için bir fazla insan öldürmenin sorun olmadığı hatta birini öldürmenin diğerlerinin gözünde saygı kazanmak anlamına geldiği bir yerdedir.      

isyanın planlı ve daha önce yapılanlardan farklı olduğunu, mahkumların lideri olan malamadre'nin eta örgütüne bağlı mahkumların geçici olarak kendileriyle aynı bölgede bulunduğunu öğrenip, onları hapishane yönetimine karşı güçlü bir koz olarak kullanabileceğini bilmesi üzerine başlatmış olmasından anlıyoruz.          

eta üyelerini hükümet için bu kadar değerli kılan, bask bölgesi ile yapmış olduğu anlaşma gereği uzaktan bombalarla  binlerce insanı öldürmüş bu katilleri diğer mahkumlardan ayrı daha iyi şartlarda tutması karşılığında bunun üzerinden  yürütebildiği siyaset ve etayı dizginleyebiliyor olmak...      

malamadre'nin zaten elinde rehin olarak gardiyanlar da varken eta üyelerini kullanmak isteyişi, yönetimin bir gardiyana vermiş olduğu değeri bilmesine bağlanabilir.  kendilerine uygulanan gam(gözetim altındaki mahkum) sistemi ve dayak yerken bile olsa insan yüzü görmeye hasret kaldıkları hücre hapsinden kurtulabilmek için, hükümetin çok değer verdiği eta üyeleri bulunmaz nimettir.      

juan bulunduğu hücrede yeni bir yüz olarak fark edildiğinde kendini kurtarabilmek için calzones adında bir mahkum gibi davranır. ancak elena'nın juan'ın durumunu öğrenmesi ile diğer mahkum yakınları gibi endişeyle hapishanenin kapısına dayanması  ve bir gardiyan tarafından öldürülmesini, öğrenmesine kadar durum böyle iken...

o andan itibaren elena'ya olan aşkı ile gerçekten calzones'e dönüşecektir.      

dışarıdaki ve içeridekilerin karşılıklı olarak birbirlerinden haberdar olabilmek için yürüttüğü sessiz ve gizliden  yapılan alışverişler yüzünden kimsenin kimseye güvenmediği bu ortamda malamadre, calzones'in kendisini diğer mahkumların önünde küçük düşürmesine  ve gerçekte bir gardiyan olduğunu öğrenmesine rağmen onun arkasındadır. çünkü calzones artık yönetime karşı yaptıklarıyla onun ve diğer mahkumların gözünde gerçekleri söyleyen cesur bir kahramandır.      


filmin başlarında  calzones karakterini, dışarıdan içeriye sızıp, zamanla içerideki gelişmelerden dolayı onlardan birine dönüşmesi  bakımından johnny depp ve al pacino'nun başrolünde yer aldığı donnie brasco filmindeki donnie brasco karakterine benzetsem de celda 211'in çok daha iyi bir hikayeye sahip olduğu kesin.          

juan'ın konulduğu hücrede daha önce intihar eden mahkumun duvara kazımış olduğu,  ''marao'nun baş ağrısı onu burada öldürdü'' yazısının altına juan'ın ''calzones burada öldü'' yazması yine unutulmaz bir hapishane filmi olan ''esaretin bedeli''ndeki morgan freeman'in canlandırmış olduğu red karakterinin kendinden önce  dışarı çıkıp oradaki hayata ayak uyduramayan yaşlı kütüphaneci brooks'un intihar ettiği odaya yerleşmesi ve duvara yazmış olduğu ''brooks was here'' yazısını fark edip oradan ayrılırken o da altına aynı şekilde kendinden sonra gelenlerin görmesi için orada olduğunu kazır. iki film arasındaki bu benzer sahnelerin olmasını celda 211'in yönetmeni tarafından bilinçli bir şekilde yapılmış  öykünme olarak görüyorum.    

ve son olarak filmi izlemiş olanlar size de bu hikaye bir yerlerden tanıdık gelmiyor mu?  şu an yaşadıklarımızla kısmende olsa örtüşmüyor mu? bizdeki etaya karşı tutsak liderleri üzerinden yürütülmeye çalışılan çirkin siyasete benzemiyor mu? ve yaşanılan acılara rağmen bu millet bir arada kalmış ve uzlaşma yolu ararken biri çıkıp, (filmdeki deyimle ''biz mantar aramaya çıkmışız biri gelip ben rolex buldum diyor'') bu milletin birbirini katletmesine sebep olabilecek çıkış ve söylemlere, onay verebileceğinin sinyallerini vermesi bizi istedikleri noktaya sürüklemiyor mu?...

her şeye rağmen bu milletin barış içerisinde bir arada yaşayabilmesi için çalışanların isimleri kazıdıkları duvarda hep kalacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder